Aranacak Kategori: Ülke Şehir Gezilecek Yer

Giriş Yap Üye Ol Gezi ve tatile dair aradığınız ne varsa burada...
19 Nisan 2024 Cuma

Iğdır Şehir Rehberi

Iğdır iline dair aradığınız herşey burada.

12 Eylül 2020
1827 kez bakıldı
1 Yorum

Iğdır Hakkında bilgiler

Şehir Adı: Iğdır

Iğdır Plaka: 76

Iğdır Nufus: 203.594

Iğdır Bölge: Doğu Anadolu Bölgesi

Iğdır Rakım: 850 m

Iğdır Yüzölçümü: 1.479 km²

Iğdır
Iğdır için yapılan yorumlar.
img
doruk şahan

IĞDIRDA KOÇ BAŞLI MEZAR TAŞLARI Iğdır yöresinde hemenhemen tüm mezarlıklarda bulunan bu mezar taşları 15-17 yy Oğuz Türklerinin kurduğu Karakoyunlu, Akkoyunlu ve aynı zamandada Gacarlar Türkmen geleneğinin günümüze yansıyan en önemli bir parçası olup, Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletlerinin bayraklarınada sembol olmuştur. Eski Türkler’de Koç “ bereket, güç, beylik, başkanlık ve hâkimiyetin sembolü olmakla birlikte” göçebe hayat yaşayan Türkler’de göçün’de bir semboli sayıldığından bu dünyadan göçenlerin mezarları üzerinede koç figürü konulmaktaydı, Iğdır yöresinde “ölen bir kimseler için bu dünyadan göçtü gitti” sözü bune verebileceğimiz en somut örneklerdendir. Eski Akkoyunl, Karakoyunlu devletinin sınırlarını belirleyen geniş bir coğrafyayla birlikte Iğdır mezarlıklarındada Koç figürünün yanısıra koyun, kuzu ve at figürlerine rastlamak mümkündür. Buradan anlaşılacağı gibi koç, koyun ve at figürleri sadece belirli kişilerin mezarlarına değil erkek, kadın ve çocuk mezarlarınada konululurdu. Özet olarak Iğdır’daki Koçbaşlı mezar taşlarının 14-15 yüzyılda Horasan'dan Fırat Irmağı'na ve Kafkas Dağları'ndan Umman Denizi'ne kadar uzanan topraklarda hüküm sürmüş Azerbaycan oğuz Türklerinin kurmuş olduğu Karakoyunlu – Akkoyunlu devletlerinde bir mezar taşı kültürüdür diyebiliriz. Melekli Ata Ocağı KAYIP ŞEHİRLER ÜLKESİ IĞDIR VE AĞRI DAĞI Dünya tarihini değiştiren, filimlere, efsanelere, romanlara konu olan efsanevi dağlar vardır. Bu dağlardan biriside hatta en önemliside Ağrı dağıdır. isminin kutsal kitaplarda geçmesi onu kutsal kılmış ve bu nedenle dünyanın en önemli dağları arasında yerini almıştır. Bereket, ölümsüzlük ve cenneti simgeleyen bu dağın bir başka ruhu vardır, onun hikâyesini anlamak için ona nereden baktığınızda çok önemli, Ağrı dağı bulutların arasından ulaştığı gökyüzü katmanlarından binlerce yıldır eteklerinde yerleşen farklı kültürleri buğulu gözleriyle izler durur. Her ne kadar büyük tufan sonrası Nuh’un gemisine güvenli bir liman olsada, Nuh’un çocukları tarafından inşa edilen kadim bir şehri bile öfkeyle püskürttüğü lavlar altında bıraktığı söylenir durur nesilden nesile kulaktan kulağa, ve yine Adem ile Havva’nın yaşadığı İrem bağlarınında bu topraklarda saklı olduğu söylenir. Ağrı dağının % 67 sini kendi il sınırlarında barındıran bu şehir her ne kadar Ağrı dağını kendisine sembol yapsada, dünyada Ağrı dağı kadar bu şehri ne tanıyan var nede bilen. Oysaki Ağrı dağının eteğinde kurulu bir şehir olan Iğdır uygun toprak yapısı ve ılıman iklim özelliklerine sahip olduğundan eski çağlardan bu yana birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış ve yapılan arştırmalarda buranın arkeolojik bakımdan dünyanın en zengin bölgelerinden birisi olduğu ifade edilmiştir. Tarih boyunca kesintisiz bir yerleşmeye sahne olan Iğdır’daki arkeolojik veriler buranın İlk Tunç Çağı’ndan itibaren sürekli konar topluluklara ev sahipliği yaptığını göstermektedir. Urartular, Medler, Huriler, Persler, ilhanlılar, Oğuzlar, Moğollar, Timurlar, Sakalar, Arsaklılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Selçuklular gibi bir çok sayıda uygarlıkların kalıntılarını günümüze kadar taşırken, 1943 yılında yapılan yüzey araştırmalarında, Iğdır’ın Gökçeli Höyükte, Melekli Kültepe, Kasımtığı, Hazinetepe ve Örgütepede elde edilen veriler bölgedeki ilk yerleşmelerin, M.Ö. 22.000-10.000 Mezolitik ve (MÖ 8000-5500) Neolitik Çağ’da başladığı vurgulanmıştır. Ağrı dağı görünen ve görünmeyen dünyalar arasındaki bir sınırdır aslında. Bu yazımızda sizlere bilinenlerin dışında, yapılan yüzey araştırmaları ile bazı kaynaklar ışığında Iğdır’da bulunan kayıp şehirlerden söz edeceğiz. Nuh’un gemisini görmek, ruhun ölümsüzlüğüne şahit olmak istiyorsanız Ağrı dağının gölgesinde kurulu Iğdır ovasından bulutları perde perde delip gökyüzüne yükselen bu gizemli dağ sizleri bekliyor. AHURA HARABELERİ (Cehennem Vadisi): Iğdır ili Aralık ilçesi Ahura vadisinde bulunan bu kayıp kent, Sakaların yıkılmasıyla (M.Ö. 1. Yüzyılda) bölgede hüküm süren Artaksiyalılar krallığı (Eski Oğuzlar) tarafından inşa edildiği biliniyor, 1840 yılında volkanik bir hareket sonucu meydana gelen sarsıntı nedeniyle dağdan yuvarlanan büyük kayalar ve çamur, köyü örterek yok etmiş ve bu nedenle buraya Cehennem vadiside denilmiştir. Ağrı Dağının 1,750 m yüksekliğinde bulunan ve doğa turizmi açısından eşsiz konuma sahip olan bu ilk yerleşim yerinden günümüze kalan tarihi mezarlık’ta kendi kaderine terkedilmiş durumda. Yapılan kısmi arkeoloji kazılarıda yeraltında rastlanan evler ve surlar bu yerleşim yerinin göçük altında kaldığını ortaya çıkardı. Ayrıca 27 Eylül 1829 tarihinde Ağrı Dağı’na çıkarak “Ağrı Dağı fatihi” unvanını alan bilimsel dağcılığın kurucusu ve doğa bilimci Dr.Friedrich W. Parrot Ağrı dağına yolculuk kitabında “1840’ta yaşanan coğrafi felaket nedeniyle tarihi Ahura köyünün Ağrı dağından kayan dev toprak kayaç parçalarının altında kaldığından bahsetmiştir. Milattan Önce 2. yüzyılda Artaksiyalıların yerleşim alanı olan bu bölgeyi ziyaret ederek antik kültürler hakkında aydınlanabilirsiniz. ERİKUA KRALLIĞININ BAŞKENTİ LUHİUNİ: Yakın zamanlarda Keşfedilmiş ve üzerinde yüzey araştırma çalışmaları yapılmış en gizemli kayıp şehirler arasında yer almaktadır. Urartu Devleti’nin hızlı gelişim gösterdiği (M.Ö. 810 – 786) dönemler Iğdır ve çevresinde yerel beylik olan Erikua Krallığı bulunmaktaydı. Urartu kralı Menua Erikua krallığının başkenti olan Luhiuni alarak Iğdır ve yöresini tamamen Urartu hakimiyetine sokmuştur. Yapılan araştırmalarda Van Muradiye Körzüt kalesinde bulunan yazıtlarda başkent Luhiuni nin kral Menua tarafından fethedildiği ve buradan alınan ganimetlerin listeside yer almaktadır. Luhiuni’nin kuruluş yerinin ise Ağrı Dağı’nın en dikkat çekici yerleşim komplekslerinden biri olan Iğdır’ın Melekli köyünde bulunan Kasımtığı ve Hazinetepesidir. Günümüzden yaklaşık 3000 yıl evvel terkedilen bu şehir dönem dönem farklı uygarlıkların eline geçmiş ve Bugün şehirden geriye pek bir şey kalmasa da, 1944 yılında, Melekli’de B. A. Kuftin tarafından yapılan kazılarda elde edilen bulgular günümüzde Tiflis Müzesi’nde sergilenmektedir. Ayrıca burada bulunan kale ve sur taşları bir dönem Iğdır’ın Koçkıran köyünde sık sık meydana gelen su taşkınlarında kullanılmak üzere Aras nehrine taşınarak set yapımında kullanılmıştır. Yaşanan depremler ve yapılan kaçak kazılar sonucu yıkılan bu şehirden günümüze sadece birkaç sur ve kale kalıntıları ile birlikte, toplu kaya mezarlar, seramik parçaları ve avcılıkta kullanılan obsidyen taşlar kalmıştır. Şehrin Merkezi ise büyük ölçüde volkanik taşlarla örtülüdür. KAYIP CENNET, İREM BAĞLARI: Ağrı Dağı, Nuh’un gemisine ev sahipliği yaptığı inanışı ve kutsal kitaplarda belirtildiğine göre Âdem ve Havva’nın yaşadığı “İrem Bağları” bu dağın kuzeyinde Aras Nehri Vadisinde bir yerde olduğu iddia edilmektedir. bazı kaynaklarda ise İrem bağlarının olduğu yerde 300 yılda yapımı tamamlanan bir kentin olduğu, bu şehrin sarayları altından, sütunlarının ise zeberceden ve yakuttan olduğu, Ayrıca bu kayıp kentin olduğu yerde türlü türlü ve birbiriyle uyumlu ağaçların, ırmakların olduğu söylenmektedir ve yine Ebla tabletlerinde adı geçmekte olan bu şehrin M.Ö. 2500 de yıkıldığı iddia edilmektedir. Günümüzde Ağrı dağının eteğinde Iğdır'ın Melekli köyünde İrem bağları adıyla yem yeşil bir vadi bulunmaktadır. Adem ile Havva'nın burada yaşadığına inanılan bu yeşil vadi, Bağlarıyla, bahçeleriyle, yüz bir çeşit meyvesiyle çölün ortasında adeta bir vahayı andıran cennetten bir köşe misali. İrem Bağları, doğal güzelliği ve yaban hayatıylada son zamanlar en çok ziyaret edilen yerler arasında. Yöre halkınca Ağrı Dağı'nın eteklerinde kurulu bu yeşil vadide bulunan birçok doğal meyve ağacınında Hazreti Nuh'tan kaldığına inanılıyor. Birçok yabani hayvan türünün yanı sıra çeşitli meyve ağaçlarının da bulunduğu İrem Bağları'na gelenler, doğanın bağrına keyifli bir yolculuk yaparken hem bir birinden güzel inanılmaz doğa fotoğrafları çekiyor. hem de efsanelere konu olan yerler ile birlikte antik çağların izini sürüyor. NUH’UN ÇOÇUKLARININ İNŞA ETTİĞİ ŞEHİR: Zenginlik ve refahın şımarttığı insanlar her türlü günahı fütursuzca işliyorlardı. Zenginler, lüks ve eğlencede sınır tanımıyorlardı. Ne hazin ki, bunca zenginliğe ve israfa rağmen servet sahipleri fakirlere ve yoksullara yardım etmiyor, onları aşağılıyorlardı. Halk bu şaşaalı yaşam sonunda çok büyük bir yozlaşmaya uğradı. Bu yozlaşma sonunda. Tanrı bir felaketle bu kavmi cezalandırmaya karar vermişti. Ve bir gün sanki gök yarılmış, toprak patlamıştı.Sular metrelerce yükselmiş, Nuh kavminin tapınaklarını, tahıl ambarlarını, evlerini, inançsızlarla beraber yutmuştu. Müminler geminin küçük pencerelerinden suyun, mağrur kentleri yutuşunu, kibirli ve acımasız insanların yok oluşunu seyrediyorlardı. Ve nihayet gemi 7. Ayın 17 sinde Ağrı Dağında karaya oturmuştu Müminler bereketli topraklara sağ salim ayak basmışlardı. Nuh’un çocukları burada yeniden binalar inşa etmiş ve insanlık tarihi burada yeniden yazılmıştı. İspanya kralı tarafından Timur'a gönderilen elçi Ruy Gonzelez De Clavijo, Iğdır ve Ağrı Dağı'nı şöyle anlatmaktadır. “Yolda pek çok şehir harabelerine rastladıklarını, büyük tufandan sonra ilk inşa olunan şehrin Surmari (Sürmeli) olduğunu, 31 Mayıs 1404 cumartesi günü İğdır'dan yola çıkarak, Nuh'un Gemisi' nin durduğu dağa vardıklarını, yolda, bir kayalık üzerinde kurulmuş kaleye rastladıklarını, kalenin Hazreti Nuh tarafından yapılan geminin tam durduğu yerde olduğunu, bu kalenin tüm bölgeye hâkim ve isminin Iğdır olduğunu, kalenin sahibesinin dul bir kadın ve Timur'a vergi veridiğini, ayrıca tepeler üzerinde bir şehir harabesi gördüklerini ve bu harabelerin Hz.Nuh'un Oğulları tarafından inşa edilen bir şehir kalıntısı olduğundan bahsetmektedir. C. OLUZ ZÜMRÜDÜANKA YÜRÜYÜŞ ROTASI: Gezdikçe hem tarihe hem de doğaya doyabileceğiniz bir doğa yürüyüşü rotası olan Zümrüdüanka rotası, Iğdır’ın Melekli köyünden başlıyor Ağrı dağının püskürttüğü lavlların bittiği noktada bulunan Kasımtığı (Seyirtepe) tepesinde son buluyor. Kısa ve orta olarak 2 etaptan oluşan rotanın birinci etap uzunluğu ortalama 5 km, ikinci etap rota ise 12 km dir. 1. Etap rota 5 km uzunluğunda olup Melekli Nevruz meydanından başlar sırasıyla Sanat sokağı (Iğdır ovasını Ağrı dağına taşıyan sokak), Kıpçak at çiftliği, Koçtaş mevki, İrem bağları, Petronun bağlarını, Kum düzü ve Deve yatağını geçerek Kasımtığı tepesinde son buluyor. Patika yolla Kasımtığ (seyirtepe) tepesinin zirvesine çıktığınızda Ağrı dağının bulutları perde perde delip gökyüzüne yükselen heybetli duruşunu göreceksiniz karşınızda. Yürüyüş boyunca Erikua krallığı ve Urartu krallığı gibi antik kentlerin kale kalıntılarını görmeniz mümkün. Temiz hava solumanın ve fotoğraf çekmek için Iğdır’ın en ideal treking rotalarının başında geliyor burası. Yürüyüşü kolay hale getirmek istiyorsanız yapacağınız tek şey yol boyunca işaretlenen mavi ok’larla birlikte Ağrı dağına doğru ilerlemek olacaktır. 2. Etap Rota 12 km uzunluğunda olup 7 vadiden oluşuyor, yine Melekli Nevruz meydanından başlayarak aynı güzergâhtan devam ederek Sinekler, mevkisnde bulunan Nuhun İzinde yürüyüş rotasıyla birleşiyor. Rota Koçtaş, Petro’nun bağları, Nal döken, İrem bağları, Rus bucağı, Gelintaşı gibi 7 vadiyi geçerek Kültepeye uzanır. Ağrı dağının püskürtüğü lavlar üzerinden kuzey batıya doğru ilerlediğinizde Çöl ve vahayı bir arada görmeniz rotayı daha cazip hale getiriyor. Ayrıca lavlar üzerinde çölün adeta ortasında kuraklığa inat tek başına yeşeren ve yaşamını inatla sürdüren Hayat ağacı ise rotanın bitiş noktasında yer alıyor. Maceralı olduğu kadar huzurlu bir trekking rotası olan Zümrüdü anka rotası; ismini Türk mitolojisindeki Zümrüdüanka kuşundan alıyor. Parkur boyunca Görsel şölen İrem bağlarıyla birlikte Kasımtığı kaya mezarları, Taş devri mağaraları, Hazine tepe, Tarihi Kültepe, Galatepe gibi birçok uygarlığa ait kalıntıları inceleyebilirsiniz. Doğa, tarih ve kültürün bir arada sergilendiği bu rota doğal güzellikleri bakımından Türkiyenin en zengin treking rotalarının başında geliyor. 2022 yılında Melekli Ata ocağı’nın katkılarıyla turizme açılan rota son zamanlar bisiklet ve fotoğraf düşkünlerinin en çok ziyeret ettikleri yerler arasında.

Lütfen Yorumunuzu Yazın
Cinsiyetiniz?